Zum Hauptinhalt springen
decorative background image

Namaz Sureleri ve Duaları

Namazda Okunan Bâzı Sûre ve Âyetler ve Dualar

 

 

FATİHA SÛRESİ 

Bismillâhirrahmânirrâhîm

Elhamdü lillâhi rabbil' alemîn. Errahmânir'rahîm. Mâliki yevmiddîn. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinassırâtel müstakîm.  Sırâtellezîne en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. (Amin)

(„Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.“)

 

 

FİL SÛRESİ 

Bismillâhirrahmânirrâhîm. 

Elem tere keyfe fe'ale rabbüke biashâbilfîl. Elem yec'al keydehüm fî tadlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâretin min siccîl. Fece'alehüm ke'asfin me'kûl.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

„Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi“)

 

 

KUREYŞ SÛRESİ 

Bismillâhirrahmânirrâhîm

Li'î lâfi Kureyş'in. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf. Felya'büdû rabbe hâzelbeyt Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Kureyş'i ısındırıp alıştırdığı, Onlar'ı kışın (Yemen'e) ve yazın (Taif'e) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için (Kureyşliler de) kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan, bu evin (Kabe'nin) Rabb'ine, kulluk etsin.")

 

 

MAUN SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Era'eytellezî yükezzibü biddîn. Fezâlikellezî, yedu'ulyetîm. Ve lâ yehuddu alâ ta'âmilmiskîn. Feveylün lilmüsallînEllezîne hüm an salâtihim sâhûn. Ellezîne hüm yürâ üne. Ve yemne'unel mâ'ûn

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Dini (Müslümanlığı) yalanlayanı (''Din yalandır'' diyen Ebu Cehil'i) gördün mü? İşte yetimi iten, yoksulu doyurmayı özendirmeyen de O kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar, yardıma (zekat, sadaka ve komşu yardımlaşmasına ) bile engel olurlar.")

 

 

KEVSER SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

İnnâ a'taynâ kelkevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke hüvel'ebter.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"(Habîbim) hakikat, biz sana, Kevseri verdik. O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Sana buğz eden (yok mu? İşte asıl) zürriyetsiz olan şüphesiz ki onlardır.")

 

 

KÂFİRÛN SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Kul yâ eyyühel kâfirûn. Lâ â'büdü mâ ta'büdûn. Ve lâ entüm âbidüne mâ a'büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Leküm dînüküm veliye dîn.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Yâ Habîbim! Onlara de ki: Ey kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize (putlarınıza) kulluk etmem. Siz de Benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.Ben de sizin kulluk ettiğinize kulluk edecek değilim. Siz de Benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, Benim dinim Bana'dır.")

 

 

NASR SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

İzâ câe nasrullâhi velfeth. Ve raeytennâse yed*hulûne fî dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirhü İnnehü kâne tevvâbâ.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Allâhın nusreti ve fetih gelince, sen de insanların cemaat cemaat Allâh'ın dinine girdiklerini görünce hemen Rabbini hamd ile tesbih (ve tenzîh) et. Onun yarlığamasını iste. Şüphesiz ki o, tevbeleri çok kabul edendir.")

 

 

TEBBET SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Tebbet yedâ Ebî Lehebin ve tebb. Mâ ağnâ anhü mâlühû ve mâ keseb. Seyeslâ nâren zâte Leheb Vemraetühû hammâletelhatab. Fî cîdihâ hablün min mesed.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Ebû Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu (helâk oldu ya). Ona ne malı, ne kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe girecek o. Karısı da (hem) odun hammalı olarak. (Karısının) boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde.")

 

 

İHLÂS SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"De ki: O Allâh, birdir. Allâh Samed'dir. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey ona eş veya denk değildir.")

 

 

FELÂK SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Kul e'ûzü birabbil felak.  Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğâsigîn izâ vegab. Ve min şerrin neffâsâti fil'ukad.  Ve min şerri hâsidin izâ hased.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"De ki: Sabahın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürenlerin şerrinden. Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden.")

 

 

NÂS SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Kul e'ûzü birabbinnâs Melikinnâs.  İlâhinnâs. Min şerril vesvâsil hannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudürinnâs.  Minelcinneti vennâs.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların (yegâne) mâlikine, insanların ma'bûduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların göğüslerine daima vesvese verendir. (O şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun).")

 

 

KADİR SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

İnnâ enzelnâhü fî leyletilkadr. Ve mâ edrâke mâ leyletülkadr. Leyletülkadri hayrün min elfişehr. Tenezzelülmelâiketü verrûhu fîhâ bi-izni Rabb'ihim, min külli emr. Selâmün, hiye hattâ matle'il fecr.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Şüphesiz Biz, (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.Melekler ve Ruh (Cebrail), Rabb'i'nin izni ile her iş için (semâ'dan yere) o gece inerler. O gece tan yeri ağarana kadar esenliktir.")

 

 

TEKÂSÜR SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Elhâkümüttekâsür. Hattâ zürtümülmegâbir. Kellâ sevfe ta'lemûn. Sümme kellâ sevfe ta'lemûn. Kellâ lev ta'lemûne ilmel yâgîn. Leterevünnelcahîm. Sümme leterevünnehâ aynel yagîn.Sümme letüselünne yevmeizin aninna'îm.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"O çokluk taslamak sizleri oyaladı, ta kabirlere kadar gidip kabirdeki büyüklerinizi ziyaret edişinize kadar ! Öyle değil, ileride bileceksiniz! Sonra yine öyle değil, ileride bileceksiniz! Öyle değil, kesin olarak bilseniz, andolsun ki, Cehennem'i mutlaka göreceksiniz! Sonra yine andolsun ki, onu (Cehennem'i) yakın gözüyle göreceksiniz! Sonra andolsun ki, O gün (Kıyamet günü) her nimetten sorgulanacaksınız!")

 

 

ASR SÛRESİ 

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Vel'asr. İnnel'insâne lefî *husr. İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti vetevasav bilhaggı vetevâsav bissabr.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.")

 

 

HÜMEZE SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Veylün li külli hümezetin lümezeh. Ellezicemea malen ve addedeh.Yahsebü enne malehû ahledeh. Kellâ le yümbezenne fil hutameh. Ve mâ edrâke mel hutameh. Nârullahilmugadeh elletî tettaliu alel ef'ideh İnnehâ aleyhim mü'sadeh fî amedim mümeddedeh.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline. O ki; mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. O, malın kendisini ebedi kılacağını zannetmiştir. Hayır! Andolsun ki O, Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? O Allah'ın tutuşturulmuş, tırmanıp kalplerin ta üstünü saran ateşidir. Onlar (bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmışlardır ve o vaziyette o (ateş) üzerlerine kapatılmıştır.")

 

 

İNŞİRAH SURESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Elem neşrah leke sadrek Ve vada’nâ ’anke vizrek Elleziy enkada zahrek Ve refa’nâ leke zikrek Feinne me’al’usri yüsrân İnne me’al’usri yüsrâ Feizâ ferağte fensab Ve ila Rabbike ferğab.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Yükünü senden alıp atmadık mı? O senin belini büken yükü . Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi? Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul, Yalnız Rabbine yönel.")

 



AYET-EL KÜRSİ     (Bakara Suresi 255. Ayet-i Kerime)

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Allahülailahe illa hüvel hayyül kayyum, late'huzühu sinetün vela nevmün, lehu mafissemavati ve mafil ardı, men zelleziy yeşfe-u ındehu illa biiznih yalemü mabeyne eydiyhim vema halfehüm vela yühıtune bişey'in min ılmihı illa bimaşae, vesia kürsiyyühüssemavati vel'arda vela yeudühu hıfzuhüma vehüvel aliyyül azim.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"O'ndan başka ilah olmayan Allah, hay ve kayyumdur (ezel ve ebedidir). O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerlerde olan şeyler O'nundur. İzni olmaksızın O'nun yanında şefaat eden yoktur. Halkın önünde ve arkasında olanı (istikbal ve maziyi) bilir. İnsanlar O'nun ilminden, O'nun isteğinden başkasını ihata edemezler. Kürsisi semaları ve yeri içine alır. Onların hıfzı O'nu (Cenab-ı Ecelli Ala'yı) yormaz. O, pek yüksek ve büyüktür.")

 

 

HÜVALLAHÜLLEZİ   (Haşr Suresinin son üç Ayeti)

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Huvallahullezi le ilehe illa hu alimulgaybi veşşehedeti huverrahmanurrahim. Huvallahullezi la ilahe illa hu elmelikulkuddususselamul mu’minul muheyminul ‘aziyzul cebbarul mutekebbir. Subhanallahi ‘amma yuşrikun. Huvallahul halikul bariul musavviru lehul esma ul husna yusebbihu lehu ma fissemavati vel’ard. Ve huvel’azizulhakim.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"O, öyle bir Allah'tır ki, ondan başka ilah yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, Rahman ve Rahimdir. O. öyle bir Allah' tır ki, kendisinden başka hiç bir ilah yoktur. O, malik ve sahiptir, münezzehtir, selamet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yapıtran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah müşriklerin ortak koştukları şeyden münezzehtir. O, Yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler onundur. Göklerde ve yerde olanlar onu tesbih etmekte ve şanını yüceltmektedirler. O, galip olan, herşeyi hikmeti uyarınca yapandır")

 

 

 

MÜLK (Tebareke) SURESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Tebârekelleziy biyedihil mülkü ve hüve alâ külli sey’in kadiyrün elleziy halekal mevte vel hayate liyeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve hüvel aziyzül gafur elleziy haleka seba semavatin tibakan ma tera fiy halkir rahmani min tefavüt ferciil basare hel tera min füturin sümmerciil basare kerreteyni yenkalib ileykel besarü hasien ve hüve hasiyr ve lekad zeyyennes semaed dünya bimesabiyha ve cealnaha rücûmen lisseyatiyni ve a’tedna lehüm azâbes seiyr ve lilleziyne keferu birabbihim azabü cehenneme ve bi’selmasiyr izâ ülku fiyha semiu leha sehiykan ve hiye tefurü tekadü temeyyezü minelgayzi küllema ülkiye fiyha fevcün seelehüm hazenetüha elem ye’tiküm neziyr kalu belâ kad câena neziyrün fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min sey’in in entüm illâ fiy dalâlin kebiyr ve kalu lev künna nesmeu ev na’kilü ma künna fiy ashabis seiyr

Fa’terefu bizenbihim fesuhkan liashabis seiyr innelleziyne yahsevne rabbehüm bilgaybi lehüm magfiretün ve ecrün kebiyr. ve esirru kavleküm evicheru bihî innehu aliymün bizatissudur elâ yalemü men halâk ve hüvel latiyfül habiyr hüvelleziy ceâle lekümül’arda zelûlen femsu fiy menâkibiha ve külu min rizkihî ve ileyhinnüsur eemintüm men fiyssemâi en yahsife bikümül’arda feizâ hiye temur em emintüm men fiyssemâi en yürsile aleyküm hasiba feseta’lemune keyfe neziyr ve lekad kezzebelleziyne min kablihim fekeyfe kâne nekiyr evelem yerev ilettayri fevkahüm saffatin ve yakbidne ma yümsikühünne iller rahmân innehu bikülli sey’in basiyr emmen hâzelleziy hüve cündün lekum yansurukum min dunir rahmân inilkâfirune illâ fiy gurur

Emmen hâzelleziy yerzükuküm in emseke rizkah bel leccû fiy utüvvin ve nüfur efemen yemsiy mükibben alâ vechihi ehda emmen yemsiy seviyyen alâ siratin müstekiym kul hüveleziy enseeküm ve ceale lekümüssem’a vel’ebsâre vel’ef’ideh kaliylen ma teskürun kul hüvelleziy zereeküm fiyl’ardi ve ileyhi tuhserûn ve yekûlune meta hazelvadü in küntüm sadikiyn kul innemel ilmü indallah ve innema ene neziyrün mübiyn felemma reevhü zülfeten si'yet vücuhülleziyne keferu ve kiyle hazelleziy küntüm bihî teddeun kul ereeytüm in ehlekeniyallahü ve men maiye ev rahimena femen yüciyrül kafiriyne min azabin eliym kul hüver rahmân amenna bihî ve aleyhi tevekkelnu feseta’lemune men hüve fiy dalâlin mübiyn kul ereeytüm in asbeha maüküm gavren femen ye’tiyküm bimâin meiyn.

 

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik." Yine şöyle derler: "Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık."

İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah'ın rahmetinden uzak olsun! Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır. Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak onadır. Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yer yüzü şiddetle çalkalanıyor. Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz! Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!? Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir. Yahut Rahmân'dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkarcılar ancak bir aldanış içindedirler.

Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular. Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi? De ki: "O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" De ki: "O, Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak onun huzurunda toplanacaksınız." "Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar. De ki: "O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım." Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, "İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir" denir. De ki: "Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helak etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?" De ki: "O, Rahmân'dır. O'na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!" De ki: "Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?")

 

 

YASİN SURESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Yâsîn VeI Kur’ân-iI hakîm İnneke IemineI mürseIîn AIâ sırâtın müstakîm TenzîIeI azîzirrahîm Litünzira kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm gâfiIûn Lekad hakkaIkavIü aIâ ekserihim fehüm Iâ yü’minûn İnnâ ceaInâ fî a’nâkihim agIâIen fehiye iIeI ezkâni fehüm mukmehûn Ve ceaInâ min beyni eydîhim sedden ve min haIfihim sedden feağşeynâhüm fehüm Iâ yübsirûn Ve sevâün aIeyhim eenzertehüm em Iem tünzirhüm Iâ yü’minûn innemâ tünzirü menittebazzikra haşiyerrahmâne biIgaybi febeşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm İnnâ nahnü nuhyiI mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve küIIe şey’in ahsaynâhü fî imâmin mübîn Vadrib Iehüm meseIen ashâbeI karyeh. İz câeheI mürseIûn İz erseInâ iIeyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâIisin fekâIû innâ iIeyküm mürseIûn KâIû mâ entüm iIIâ beşerün misIünâ vemâ enzeIerrahmânü min şey’in in entüm iIIâ tekzibûn KâIû rabbünâ ya’Iemü innâ iIeyküm IemürseIûn Vemâ aIeynâ iIIeI beIâguI mübîn KâIû innâ tetayyernâ biküm Iein Iem tentehû Ie nercümenneküm veIe yemessenneküm minnâ azâbün eIîm KâIû tâirüküm meaküm ein zikkirtum beI entüm kavmün müsrifûn Vecâe min aksaImedineti racüIün yes’â kâIe yâ kavmittebiuI mürseIîn İttebiû men Iâ yeseIüküm ecran ve hüm muhtedûn Vemâ Iiye Iâ a’büdüIIezî fetarenî ve iIeyhi türceûn

Eettehizü min dûnihî âIiheten in yüridnirrahmânü bi-durrin Iâ tuğni annî şefâatühüm şey’en veIâ yünkizûn İnnî izen Iefî daIâIin mübîn İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn KîIedhuIiI cennete, kâIe yâIeyte kavmî yâ’Iemûn Bimâ gafereIî rabbî ve ceaIenî mineI mükremîn Vemâ enzeInâ aIâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münziIîn İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn Yâ hasreten aIeI ibâdi mâ ye’tîhim min resûIin iIIâ kânûbihî yestehziûn EIem yerev kem ehIeknâ kabIehüm mineI kurûni ennehüm iIeyhim Iâ yerciûn Ve in küIIün Iemmâ cemî’un Iedeynâ muhdarûn Ve âyetün IehümüI arduI meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye’küIûn Ve ceaInâ fîhâ cennâtin min nahîIiv ve a’nâb ve feccernâ fîha mineI uyûn Liye’küIû min semerihî vemâ amiIethü eydîhim efeIâ yeşkürûn SübhânneIIezî haIekaI ezvâce küIIehâ mimmâ tünbitüI ardu ve min enfüsihim ve mimmâ Iâ ya’Iemûn Ve âyetün IehümüIIeyü nesIehu minhünnehâre fe izâhüm muzIimûn Veşşemsü tecrî Iimüstekarrin Iehâ zâIike takdîruI azîziI aIîm VeIkamere kaddernâhü menâziIe hattâ âdekeI urcûniI kadîm Leşşemsû yenbegî Iehâ en tüdrikeI kamere veIeIIeyIü sâbikunnehâr ve küIIün fî feIekin yesbehûn

Ve âyetüI Iehüm ennâ hameInâ zürriyyetehüm fiI füIkiI meşhûn Ve haIâknâ Iehüm min misIihî mâ yarkebûn Ve in neşe’ nugrıkhüm feIâ sarîha Iehüm veIâhüm yünkazûn İIIâ rahmeten minnâ ve metâan iIâ hîn Ve izâ kîIe Iehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ haIfeküm IeaIIeküm türhamûn Vemâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim iIIâ kânû anhâ mu’ridîn Ve izâ kîIe Iehüm enfikû mim mâ rezakakümüIIâhü, kâIeIIezîne keferû, IiIIezîne âmenû enut’ımü menIev yeşâuIIâhü et’ameh, in entüm iIIâ fî daIâIin mübîn Ve yekûIûne metâ hâzeI va’dü in küntüm sâdikîn Mâ yenzurûne iIIâ sayhaten vâhideten te’huzühüm vehüm yehissimûn FeIâ yestetîûne tavsıyeten veIâ iIâ ehIihim yerciûn Ve nüfiha fîssûri feizâhüm mineI ecdâsi iIâ rabbihim yensiIûn KâIû yâ veyIenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekaI mürseIûn İn kânet iIIâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî’un Iedeynâ muhdarûn FeIyevme Iâ tuzIemu nefsün şeyen veIâ tüczevne iIIâ mâ küntüm tâ’meIûn İnne ashâbeI cennetiI yevme fîşüğuIin fâkihûn Hüm ve ezvâcühüm fî zıIâIin aIeI erâiki müttekiûn Lehüm fîhâ fâkihetün ve Iehüm mâ yeddeûn SeIâmün kavIen min rabbin rahîm VemtâzüI yevme eyyüheI mücrimûn

EIem a’hed iIeyküm yâ benî âdeme en Iâ tâ’buduşşeytân innehû Ieküm adüvvün mübîn Ve enî’budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm Ve Iekad edaIIe minküm cibiIIen kesîran efeIem tekûnû ta’kıIûn Hâzihî cehennemüIIetî küntüm tûadûn lsIevheI yevme bimâ küntüm tekfürûn EIyevme nahtimü aIâ efvâhihim ve tükeIIimünâ eydîhim ve teşhedü ercüIühüm bimâ kânû yeksibûn VeIev neşâü Ietamesnâ aIâ a’yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn VeIev neşâü Iemesahnâhüm aIâ mekânetihim femestetâû mudıyyev veIâ yerciûn Ve men nüammirhü nünekkishü fiIhaIkı, efeIâ ya’kiIûn Ve mâ aIIemnâhüşşi’ra vemâ yenbegî Ieh in hüve iIIâ zikrün ve kur’ânün mübîn Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkaI kavIü aIeI kâfirîn EveIem yerav ennâ haIaknâ Iehüm mimmâ amiIet eydîna en âmen fehüm Iehâ mâIikûn Ve zeIIeInâhâ Iehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye’küIûn Ve Iehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efeIâ yeşkürûn Vettehazû min dûniIIâhi âIiheten IeaIIehüm yünsarûn Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm Iehüm cündün muhdarûn FeIâ yahzünke kavIühüm. İnnâ na’Iemü mâ yüsirrûne vemâ yu’Iinûn EveIem yeraI insânü ennâ haIaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn Ve darebe Ienâ meseIen ve nesiye haIkah kaIe men yuhyiI izâme ve hiye ramîm KuI yuhyiheIIezî enşeehâ evveIe merrah ve hüve biküIIi haIkın aIîm EIIezî ceaIe Ieküm mineşşeceriI ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn EveIeyseIIezî haIakassemâvati veI arda bikâdirin aIâ ey yahIüka misIehüm, beIâ ve hüveI haIIâkuI aIîm İnnema emrühû izâ erâde şey’en en yekûIe Iehû kün, feyekûn FesübhaneIIezî biyedihî meIekûtü küIIi şey’in ve iIeyhi türceûn.

 

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

Yasîn. Andolsun hikmetli Kur’an’a, Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Kur’an) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah’)ın indirmesidir.

Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin). Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar. Gerçekten Biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır. Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar. Sen ancak, zikre (Kur’an’a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah’)a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.

Şüphesiz Biz, ölüleri Biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini Biz yazarız. Biz herşeyi, apaçık bir kitapta tespit edip korumuşuz. Sen onlara, o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.

Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: “Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz.” Dediler ki: “Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz.”

Dediler ki: “Rabbimiz, gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir.” “Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.” Dediler ki: “Herhalde biz, sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır.”

Dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.”

Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: “Ey kavmim, elçilere uyun” dedi. “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.” “Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O’na döndürüleceksiniz.” “Ben, O’ndan başka İlahlar edinir miyim ki, Rahman (olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler.” “O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.” “Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin.”Ona: “Cennete gir” denildi. O da: “Keşke benim kavmim de bir bilseydi” dedi. “Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını.”

Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik. (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler. Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi. Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.

Ancak onların hepsi, toplanmış olarak Huzurumuz’a getirilmişlerdir. Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler. Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık: Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı? Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) Yücedir. Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz, hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir.

Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. Ay’a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).

Ne Güneş’in Ay’a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler. Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir. Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da. Eğer dilersek onları batırır-boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur, ne de kurtulabilirler. Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka. Onlara: “Önünüzde ve arkanızda olandan sakının, belki esirgenirsiniz” denildiğinde, (dinlemeyip inkara devam edenler). Onlara, Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyi görsün, mutlaka ondan yüz çevirirler.

Ve onlara: “Size Allah’ın rızık olarak verdiklerinden infak edin” denildiği zaman, o inkar edenler iman edenlere dediler ki: “Allah’ın, eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz, apaçık bir şaşkınlık içindesiniz.” Ve derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?” Onlar, yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler, onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir. Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler. Sur’a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler.

Demişlerdir ki: “Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va’dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş”. O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak Huzurumuz’a getirilmişlerdir. İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.

Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, ’sevinç ve mutluluk dolu’ bir meşguliyet içindedirler. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey onlarındır. Çok esirgeyen Rabb’dan onlara bir de sözlü “Selam” (vardır). ”Ey suçlu-günahkarlar, bugün siz bir yana çekilin.”

”Ey Ademoğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;” ”Bana kulluk edin, doğru yol budur.” Andolsun o, sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz? İşte bu, size vadedilmiş cehennemdir. İnkar etmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin. Bugün Biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını, elleri Bize söylemekte, ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir. Eğer dilemiş olsaydık, gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik, böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?

Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi. Kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı? Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (Kur’an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir). Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı?

Böylece bunlara malik oluyorlar. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi? Yardım görürler umuduyla, Allah’tan başka İlahlar edindiler. Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.

Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten Biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz. İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: “Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?” De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir.” Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri yalnızca: “Ol” demesidir; o da hemen oluverir. Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. Siz O’na döndürüleceksiniz ")

 

 

FETİH  SURESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

İnna fetahna Ieke fetham mübına. Li yağfira IekeIIahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aIeyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma. Ve yensurakeIIahü nasran azıza. HüveIIezı enzeIes sekınete fı kuIubiI mü'minıne Ii yezdadu imanem mea ımanihim ve IiIIahi cünudüs semavati veI ard ve kaneIIahü aIımen hakıma. Li yüdhıIeI mü'minıne veI mü'minati cennatin tecrı min tahtiheI enharu haIidıne fıha ve yükeffira anhüm seyyiatihim ve kane zaIike ındeIIahi fevzen azıyma.

Ve yüazzibeI münafikıyne veI münafikati veI müşrikıne veI müşrikatiz zannıne biIIahi zannez sev' aIeyhim dairatüs sev' ve ğadıbeIIahü aIeyhim ve Ieanehüm ve eadde Iehüm cehennem ve saet masıyra. Ve IiIIahi cünudüs semavati veI ard ve kaneIIahü azızen hakıma. İnna erseInake şahidev ve mübeşşirav ve nezıra. Li tü'minu biIIahi ve rasuIihi ve tüazziruhu ve tuvekkiruh ve tusebbihuhu bükreten ve ezıyIa.

İnneIIezıne yübayiuneke innema yübayiuneIIah yedüIIahi fevka eydıhim fe men nekese fe innema yenküsü aIa nefsih ve men evfa bi ma ahede aIeyhüIIahe fe se yü'tıhi ecran azıyma. Se yekuIü IekeI mühaIIefune mineI a'rabi şeğaIetna emvaIüna ve ehIuna festağfir Iena yekuIune bi eIsinetihim ma Ieyse fi kuIubihim KuI fe mey yemIikü Ieküm mineIIahi şey'en in erade biküm darran ev erade biküm nefa beI kaneIIahü bima ta'meIune habıra.  BeI zanentüm eI Iey yenkaIiber rasuIü veI mü'minune iIa ehIıhim ebedev ve züyyine zaIike fı kuIubiküm ve zanentüm zannes sev' ve küntüm kavmen bura.

Ve meI Iem yü mim biIIahi ve rasuIihı fe inna a'tedna IiI kafirıne seıyra. Ve IiIIahi müIküs semavati veI ard yağfiru Ii mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' ve kaneIIahü ğafurar rahıyma. Se yekuIüI mühaIIefune izen taIaktüm iIa meğanime Ii te'huzuha zeruna nettebı'küm yürıdune ey yübeddiIu keIameIIah kuI Ien tettebiuna kezaIiküm kaIeIIahü min kabI fe se yekuIune beI tahsüdunena beI kanu Ia yefkahune iIIa kaIıIa. KuI IiI muhaIIefıne mineI a'rabi se tüd'avne iIa kavmin üIı be'sin şedıdin tükatiIunehüm ev yüsIimun fe in tütıy'u yü'tikümüIIahü ecran hasena ve in teteveIIev kema teveIIeytüm min kabIü yüazzibküm azaben eIıma.

Leyse aIeI a'ma haracüv ve Ia aIeI a'raci haracüv ve Ia aIeI meriydı harac ve mey yütııIahe ve rasuIehu yüdhıIhü cennatin tecrı min tahtiheI enhar ve mey yeteveIIe yüazzibhü azaben eIıma. Le kad radıyaIIahü aniI mü'minıne iz yübayiuneke tahteş şecerati fe aIime ma fı kuIubihim fe enzeIes sekınete aIeyhim ve esabehüm fethan karıba. Ve meğanime kesiraten ye’huzuneha ve kânaIIahü aziyzen hakiyma. Ve adekümüIIahü meğanime kesiraten te'huzuneha fe acceIe Ieküm hazihı ve keffe eydiyen nasi anküm ve Ii tekune ayeteI IiI mü'minıne ve yehdiyeküm sıratam müstekıyma.

Ve uhra Iem takdiru aIeyha kad ehataIIahü biha ve kaneIIahü aIa küIIi şey'in kadıra. Ve Iev kateIekümüIIezıne keferu Ie veIIevüI edbara sümme Ia yecidune veIiyyev ve Ia nesıyra. SünneteIIahiIIetı kad haIet min kabI Ve Ien tecide Ii sünnetiIIahi tebdıIa. Ve hüveIIezı keffe eydiyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm bi batni mekkete mim ba'di en azferaküm aIeyhim ve kaneIIahü bi ma ta'meIune basıyra. HümüIIezıne keferu ve sadduküm aniI mescidiI harami veI hedye ma'kufen ey yebIüğa mehıIIeh ve Iev Ia ricaIüm mü'minune ve nisaüm mü'minatüI Iem ta'Iemuhüm en tetauhüm fe tüsıybeküm minhüm mearratüm bi ğayri ıIm Ii yüdhıIeIIahü fı rahmetihı mey yeşa' Iev tezeyyeIu Ie azzebneIIezıne keferu minhüm azaben eIıma.

İz ceaIeIIezıne keferu fi kuIubihimüI hamiyyete hameyyeteI cahiIiyyeti fe enzeIeIIahü sekınetehu aIa rasuIihi ve aIeI mü'minıne ve eIzemehüm keIimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehIeha ve kaneIIahü bi küIIi şey'in aIıma. Le kad sadekaIIahü rasuIehür ru'ya biI hakk Ie tedhuIünneI mescideI harame in şaeIIahü aminıne muhaIIikıyne ruuseküm ve mükassıriyne Ia tehafun fe aIime ma Iem ta'Iemu fe ceaIe min duni zaIike fethan karıba. HüveIIezı erseIe rasuIehu biI hüda ve dıniI hakkı Ii yuzhirahu aIed dıni küIIih Ve kefa biIIahi şehıda. Muhammedür rasuIüIIah veIIezıne meahu eşiddaü aIeI küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadIem mineIIahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zaIike meseIühüm fit tevrati ve meseIühüm fiI incıI ke zer'ın ahrace şat'ehu fe azerahu festağIeza festeva aIa sukıhı yu'cibüz zürraa Ii yeğıyza bihimüI küffar veadeIIahüIIezıne amenu ve amiIus saIihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma.

 

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. ﴾1﴿ Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin. ﴾2-3﴿ O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.﴾4﴿ Bütün bunlar Allah'ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır. ﴾5﴿ 

Bir de, Allah'ın, hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve Allah'a ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük girdabı onların başına olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir! ﴾6﴿ 

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾7﴿ 

(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. ﴾8﴿ 

Ey insanlar! Allah'a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tespih edesiniz diye (Peygamber'i gönderdik.) ﴾9﴿

Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. ﴾10﴿ 

Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah'tan bizim için af dile" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: "Allah sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, ona karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." ﴾11﴿

(Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak eden bir kavim oldunuz. ﴾12﴿ 

Kim Allah'a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkarcılar için alevli bir ateş hazırladık. ﴾13﴿ 

Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾14﴿ 

Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, "Bırakın biz de sizinle gelelim" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah önceden böyle buyurmuştur." Onlar, "Bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar. ﴾15﴿

Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: "Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba uğratır." ﴾16﴿ 

Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır. ﴾17﴿

Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾18-19) 

Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah böyle yaptı) ki, bunlar mü'minler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola iletsin. ﴾20﴿ 

Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾21﴿ 

İnkar edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.﴾22﴿ Allah'ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. ﴾23﴿

O, Mekke'nin göbeğinde, sizi onlara karşı üstün kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.    ﴾24﴿ Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah Mekke'ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık. ﴾25﴿

Hani inkar edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir. ﴾26﴿

Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. ﴾27﴿ 

O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. ﴾28﴿

Muhammed, Allah'ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat'ta ve İncil'de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükafat vaad etmiştir. ﴾29﴿")

 

 

VAKİA  SURESİ

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

İza veka'atilvaki'atu. Leyse livak'atiha kazibetun. Hafıdatun rafi'tun. İza ruccetil'ardu reccen.  Ve bussetilcibalu bessen. Ve fekanet hebaen munbessen. Ve kuntum ezvacen selaseten. 

Feashabulmeymeneti ma ashaulmeymeneti. Ve ashabulmeş'emeti ma ashabulmeş'emeti. Vessabikunessabikune. Ulaikelmukarrabune. Fiy cennatin na'ıymi. Sulletun minel'evveliyne.

Ve kaliylun minel'ahıriyne. 'ala sururin medunetun. Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyne. Yetufu 'aleyhim veldanun muhalledune.

Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin min ma'ıynin. La yusadda'une 'anha ve la yunzifune. Ve fakihetin mimma yetehayyerune. Ve lahmi tayrin mimma yeştehune. Ve hurun 'ıynun. Keemsalillu'luilmeknuni.

Cezaen bima kanu ya'melune. La yesme'une fiyha lağven ve la te'siymen. İlla kıylen selamen selamen. Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyni. Fiy sidrin mahdudin. Ve talhın mendudin. Ve zıllin memdudin.

Ve main meskubin. Ve fakihetin kesiyretin. La maktu'atin ve la memnu'atin. Ve furuşin merfu'atin. İnna enşe'nahunne inşaen. Fece'alnahunne ebkaren. 'Uruben etraben. Liashabilyemiyni. Sulletun minel'evveliyne. Ve sulletun minelahiriyne. Ve ashabuşşimali ma ishabuşşimali. Fiy semumin ve hamiymin. Ve zıllin min yahmumin.

La baridin ve la keriymin. İnnehum kanu kable zalike mutrefiyne. Ve kanu yusırrune 'alelhınsil'azıymi. Ve kanu yekulune eiza mitna ve kunna turaben ve 'ızamen einne lemeb'usune. Eve abaunel'evvelune. Kul innel'evveliyne vel'ahıriyne.

Lemecmu'une ila miykati yevmin ma'lumin. Summe innekum eyyuheddallunelmukezzibune.

Leakilune min şecerin min zakkumin. Femaliune minhelbutune. Feşaribune 'aleyhi minelhamiymi. Feşaribune şurbelhiymi. Haza nuzuluhum yevmeddiyni. Nahnu halaknakum felevla tusaddikune. Efereeytum ma tumnune. Eentum tahlukunehu em nahnulhalikune. Nahnu kadderna beynekumulmevte ve ma nahnu bimesbukıyne.'Ala en nubeddile emsalekum ve nunşiekum fiy ma la ta'lemune.

Ve lekad 'alimtumunneş'etel'ula felevla tezekkerune. Efereeytum ma tahrusune. Eeentum tezre'unehu em nahnuzzari'une.
Lev neşa'u lece'alnahu hutamen fezaltum tefekkehune. İnna lemuğremune. Bel nahnu mahrumune.

Efereeytumulmaelleziy teşrebune. Eentum enzeltumuhu minelmizni em nahnulmunzilune. Lev neşa'u ce'alnahu ucacen felevla teşkurune. Efereeytumunnarelletiy turune.

Eentum enşe'tum şecereteha em nahnul munşiune. Nahnu ce'alnaha tezkireten ve meta'an lilmukviyne. Fesibbıh bismi rabbikel'azıymi.  Fela uksimu bimevakı'ınnnucumi.

Ve innehu lekasemun lev ta'lemune 'azıymun. İnnehu lekur'anun keriymun. Fiy kitamin meknunin.  Lya yemessuhu illelmutahherune.  Tenziylun min rabbil'alemiyne.

Efebihazelhadiysi entum mudhinune. Ve tec'alune rizkakum ennekum tukezzibune. Felevla iza beleğatilhulkume. Ve entum hıyneizin tenzurune. Ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lakin la tubsırune. Felevla in kuntum ğayre mediyniyne. Terci'uneha in kuntum sadikıyne. Feemma in kane minelmukarrebiyne. Feravhun ve reyhanun ve cennetu na'ıymin. Ve emma in kane min ashabilyemiyni.

Feselamun leke min ashabilyemiyni. Ve emma in kane minelmukezzibiyneddalliyne. Fenuzulun min hamiymin. Ve tasliyetu cahıymin. İnne haza lehuve hakkulyakıyni. Fesebbih bismi rabbikel'azıymi.

 

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. ﴾1-2﴿ Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. ﴾3-7﴿ 

Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! ﴾8﴿ Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! ﴾9﴿ (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir. ﴾10-11﴿ 

Onlar, Naîm cennetlerindedirler. ﴾12﴿ Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. ﴾13-14﴿ Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevherâtla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. ﴾15-16﴿ Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. ﴾17-21﴿ 

Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. ﴾22-23﴿ (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) ﴾24﴿ Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. ﴾25﴿ Sadece "selam!", "selam!" sözünü işitirler. ﴾26﴿ Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! ﴾27﴿ 

(Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. ﴾28-34﴿ 

Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. ﴾35﴿ Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. ﴾36-38﴿ Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir. ﴾39-40﴿ 

Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! ﴾41﴿ Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde!.. ﴾42-44﴿ Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. ﴾45﴿ Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. ﴾46﴿ 

Diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?" ﴾47﴿ "Evvelki atalarımız da mı?" ﴾48﴿ 

De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır." ﴾49-50﴿

Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. ﴾51-52﴿ Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. ﴾53﴿ Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. ﴾54﴿ Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. ﴾55﴿ İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. ﴾56﴿ 

Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? ﴾57﴿ Attığınız o meniye ne dersiniz?! ﴾58﴿ Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? ﴾59﴿ 

Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. ﴾60-61﴿ 

Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! ﴾62﴿ Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! ﴾63﴿ Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? ﴾64﴿

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: ﴾65﴿ "Muhakkak biz çok ziyandayız!"  ﴾66﴿ "Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!"﴾67﴿ 

İçtiğiniz suya ne dersiniz?! ﴾68﴿ Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? ﴾69﴿ Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!.. ﴾70﴿ Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! ﴾71﴿ Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? ﴾72﴿ Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.   ﴾73﴿ O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). ﴾74﴿ 

Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- ﴾75-76﴿

O, elbette değerli bir Kur'an'dır. ﴾77﴿ Korunmuş bir kitaptadır. ﴾78﴿ Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. ﴾79﴿ Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir. ﴾80﴿ 

Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? ﴾81-82﴿ Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!   ﴾83﴿ Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. ﴾84﴿ 

Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. ﴾85﴿ Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! ﴾86-87﴿ Fakat (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. ﴾88-89﴿ 

Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, "Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir. ﴾90-91﴿ Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. ﴾92-93﴿ Bir de cehenneme atılma vardır. ﴾94﴿ Şüphesiz bu, kesin gerçektir. ﴾95﴿ Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. ﴾96﴿

 

 

SÜBHANEKE

Sübhânekellâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmükve teâlâ ceddük
ve lâ ilâhe ğayrük.

("Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.")

 

ETTAHIYYATÜ

Et-tahıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh, Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühü.

("Her türlü hürmet, salavât (dua) ve bütün iyilikler Allâh-ü Te'âlâ'ya mahsustur. Ey Nebî! Allah'ın selâm, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm, bizim ve Allah'ın sâlih (doğru hareket eden) kullarının üzerine olsun. Şahâdet ederim ki, Allâh-ü Te'âlâ birdir ve yine şahâdet ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun kulu ve Rasûlüdür.")

 

AMENTÜ DUASI

Amentü billahi ve melâiketihi, ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri
ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevt.
Hakkun, Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühü.

("Ben Allâh-ü Te'âlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere ; hayır ve şerrin Allâh-ü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şahadet ederim ki, Allâh-ü Te'âlâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şahadet ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun kulu ve peygamberidir.")

 

ALLAHÜMME SALLİ DUASI

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

("Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.")

 

ALLAHÜMME BARİK DUASI

Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

("Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.")

 

RABBENA DUASI

Rabbenâ âtinâ fid'dünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn.

("Allah'ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette
de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru. Ey Rabb'im, merhamet edenlerin merhamet edicisi, bize rahmetinle muamele eyle.")

 

Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-mü'minîne yevme yekumü'l hisâb. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn.

("Ey bizim Rabb'imiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde bağışla. Ey Rabb'im merhamet edenlerin merhamet edicisi, bize rahmetinle muamele eyle.)

 

KUNUT DUASI (1)

Allâhümme innâ nesteînüke ve nestağfirüke ve nestehdîke. Ve nü'minü bike ve netûbü ileyke. Ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykel-hayra küllehû neşkürüke ve lâ nekfürük ve nahleu ve netrükü men yefcürük.

("Allahım! Sen'den yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, Sana tövbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek, Sen'i hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkâr eden ve Sana karşı geleni bırakırız.")

 

KUNUT DUASI (2)

Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhıg.

("Allah'ım ! Biz yalnız Sana kulluk ederiz. Namazı yalnız Sen'in için kılarız, ancak Sana secde ederiz. Yalnız Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz Sen'in azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır.")

 

 

ENBİYÂ Suresi 87. Ayet-i Kerime   (Yunus (a.s.) Duası)

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn".

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Balık sahibi (Yunus'u) da (an). Hani o öfkeli olarak gitmiş ve bizim kendisini darlığa sokmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıkların içinde: 'Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ben zalimlerden oldum' diye yakarışta bulunmuştu.")

 

 

BAKARA Suresi 156. Ayet-i Kerime

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû  "İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci'un".

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.")

 

 

YASİN Sûresi 58. Ayet-i Kerime

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

SeIâmün kavIen min rabbin rahîm.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selam" (vardır).")

 

 

A'RÂF Suresi 172. Ayet-i Kerime

Bismillâhirrahmânirrâhîm.

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, "e lestu birabbikum", kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn.

("Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla"

"Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”.)

 

EZAN:

Allâhü Ekber Allâhü Ekber Allâhü Ekber Allâhü Ekber Eşhedü en lâ ilâhe illallah Eşhedü en lâ ilâhe illallah Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh Hayye ale'l-felâh Hayye ale'l-felâh Allâhü ekber Allâhü ekber Lâ ilâhe illallâh.

Sabah ezanında “Hayye ale'l-felâh” denildikten sonra iki defa “es-salâtü hayrün mine'n-nevm” (Namaz uykudan hayırlıdır) denilir.

("Allah en büyük ve en yücedir. Allah`tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ederim. Muhammed`in (a.s.) O`nun Resûlü olduğuna da şehâdet ederim. Haydin namaza! Haydin kurtuluş ve felâha! Allâh en büyük ve en yücedir. Allah`tan başka hiçbir ilâh yoktur.")

 

EZAN DUASI:

"Allâhümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeh, ve's-salâti'l-kâimeh, âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fadîlete, veb'ashü makâmem-mahmûdeni'l-lezî va'adteh.”

(“Ey bu eksiksiz davetin ve kılınan namazın sahibi! Muhammed'e vesîle'yi ve fazîleti ver. O'nu, vaat ettiğin Makam-ı Mahmûd üzere dirilt")

 

KAMET:

Ezanın sözleri aynen okunur, sadece “Hayye ale'l-felâh”tan sonra iki kere “Kad kameti's-salâh” (Namaz başladı) denilir.

 

(Yeni doğan bir bebeğe isim konulurken, bebeği kucağına alan kimse, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okur. Ve bebeğin ismini üç kere tekrar eder.)  

 

TESBİHATLAR:

"Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Kim her namazın ardından otuz üç defa Allah’ı tesbih eder ("Sübhânallah" der), otuz üç defa Allah’ı hamd eder ("Elhamdülillâh" der), otuz üç defa Allah’ı tekbir eder ("Allahu Ekber" der) ve yüzü tamamlamak için de, "Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr" derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile bağışlanır."

 

"Subhanallahi vel hamdu lillahi ve la ilahe illellahu vallahu ekber. Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim."

("Allahı bütün noksan sıfatlardan tanzih eder, kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu kabul ederim. Bütün hamd ve şükürler Allah'adır. Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. İhtiyaçları gideren ve zararları yok eden yalnız yüce ve güçlü olan Allah'tır.")

 

"La ilahe ilallahu vahdehu la şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şeyin Kadir"

("Allah Teala'dan başka ilah yoktur, tek ilah sadece odur, ortağı da yoktur. Bütün mülk ona aittir. Bütün hamdü senalar onadır. Her şeye kadirdir.")

 

“Subhane Rabbiyel aliyyil alel vehhab”

("Çok bahşedenlerin en yücesi olan Rabb'im! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin".)

 

İMANIN ŞARTLARI:

1- Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak.

 2- Meleklere inanmak

3- Kitaplara inanmak

4- Peygamberlere inanmak

5- Ahiret hayatına inanmak (Öldükten sonra dirilmeye inanmak.)

6- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak

 

İSLAMIN ŞARTLARI:

1- Kelime-i Şehadet getirmek

2- Namaz kılmak

3- Oruç tutmak

4- Zekat vermek

5- Hacca gitmek

 

Kelime-i Şehadet:  

"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü"

("Ben şehadet ederim ki, (Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.")

 

Kelime-i Tevhid:

"La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah"

("Allah'tan başka İlah yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Peygamberidir")

 

Teşrik Tekbiri:

"Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd"

("Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur")

 

Salât-ı Ümmiyye:

"Allâhümme salli alâ seyyidina Muhammedin’nin-nebiyyi’il-ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim.”

("Allahım, efendimiz ümmî peygamber Muhammed’e, âline/ailesine ve ashâbına / yakınlarına salât / dua ve selâm eyle")

 

Tevbe İstiğfar:

“Estağfirullâh’Ellezî Lâ ilâhe illâ Hû, el Hayye’l Kayyûme ve etûbü ileyh”

("Kendisinden başka ilâh bulunmayan, ebedî hayatla daima diri olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı yöneten Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim")

 

DUA:

"Allah'ım beni ilim ile zenginleştir, hilm (yumuşak huyluluk) ile süsle, takva ile yücelt, sıhhat ve afiyetle güzelleştir."

 

"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm."

(“Bütün güç ve kuvvet, yalnızca en yüce ve en büyük olan Allah’ın (c.c.) yardımıyla elde edilir.”)

 

Subhânallâhi ve Bihamdihi  Subhânallâhi’l-Azîm

("Allah'a hamd ederek O'nu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Al­lah'ı tenzih ederim")

 

"Hasbinallah ve nimel vekil ve nimel mevla ve ni'mel nasir."

("Allah Teala, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır")

 

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk

Lebbeyke Lâ Şerîke Leke Lebbeyk

İnnel Hamde Ve’n-Ni’mete

Leke Ve’l Mülk, Lâ Şerîke Lek

 

(“Buyur Allahım Buyur! Emrindeyim Buyur!

Senin Hiçbir Ortağın Yoktur. Emrindeyim Buyur!

Şüphesiz Hamd Sana Mahsustur.

Nimet de Senin, Mülk de Senindir“)